Eskiden
“havada aşk kokusu vardı” ya da “havalar nasıl olursa olsun sizin havanız iyi
olsun” du..
Şimdilerde aşk kokusu değil de buram buram bir yalnızlık var, acı
var L Sisli puslu geliyor gökyüzü ve
üşütüyor ziyadesiyle.
Benim
kanaatim şu yönde; bu havaların dengesini yıllardır fütursuzca bozarak kenara
çekiliyoruz! Ah efendim havalarda bir acayip, bir soğuk bir sıcak. Ne zaman
gelecek bu kar, ne zaman yapraklar dökülecek, yağmurlar gelecek?
Soruların
cevabını doğada ve yaratanda aramamızın lüzumu yok.
Bize verilen
tüm nimetleri kötüye kullandık hunharca.
Hormonu,
gdosu, egzozu, dev binaları ve daha niceleriyle biz öldürmedik mi geçmişi? O
yüzden suçu önce kendine at beybi.. Ha devamında elbette mevcut sistem de bunu
körükledi ve biz buna engel olmadık ya da olamadık. Olabilecek güçte
olanlarımız vardı, onlar da olamadı ve yavaş yavaş sindi memlekete bu
karabulutlar. Hiç benzetmek istemiyorum ama sahiden gördüğüm bir “kanser” illeti
gibi girdi kanımıza. Sinsi sinsi yayıldı vücuda hak etmediklerimiz ya da hak etmediğimizi
sanıp müsaade ettiklerimiz.
Ayy bu sıkıcı
konularla germe bizi Şenooo! Diyesiniz geldi dimi?
Demeyin.
Yoksa daha
da sıkıcı olup yüzüne yüzüne vurabilirim meseleleri. Yüzleşmek ister miyiz onu da
bilmeden…
Lüzumsuz farkındalıklar
yaparak kimi zaman asıl meselemizi unuttuğumuzu böğürüyorum umarsızca! Ettiğim
her kelam olay olup tokadınız oluyor, yapmayın a dostlar. Mesele biziz! Siz
duygularınızı güçlü kılarsanız hiçbir kuvvet havanızı bozamaz. Güçlü
duygularımızı köreltip daha basit yaşayarak hayatın lezzetlerinden vazgeçtik.
Paylaştığımız fotoğraf karesi bozulur bozulmaz herkes mutsuzluğuna çekildi..
Yapmayın a dostlar! Ben hepinizin mutluluğunu görmek istiyorum elbette, lakin
devam edin mutlu olmaya like’a kapılmadan, repost’la uğraşmadan mutlu olmaya
devam edin. Minikliğim ve bu 33 yıllık hayatımda karşıma çıkan 3493872397346
insanın gözlemidir. Tekrar yazamayacağım sayıda insanı nasıl mı tanıdım? J Hemen söyleyeyim; eleme yaptım!
İstemez miydim sadece bembeyaz bir un elemek bir köy kasabasında ayağımda kara
lastiklerim üzerimde şalvarımla. Keşke inek sütünü katıksız içip, nutella
yerine miss kokulu tereyağdan süreydim ekmeğimin üzerine. Ahh ah…
Neyse
konumuza gelirsek elemeden kastım insanlar olmuştu, hadsizceJ Yaptığımız onlarca TV programında
hepimiz gibi evlisi, bekârı, iyisi kötüsü bir sürü insanla kesişti yolum.
Analiz ettim, dinledim, hobileri – fobileri anlamaya çalıştım ve hepsiyle büyük
mesailer harcadım. Yüzlerce hayat tanıdım ve mesailer dolayısıyla bu hayatlara dâhil
oldum. Ondan sebep yaşımdan büyük tanışmışlıklarım var benim. Ve biliyorum ki
hepimiz yaptık bu mevcut vaziyeti, havayı, suyu..
Havada aşk
kokusu olabilirken kendi yarattığımız sebeplerin kini, hırsı çöküyor
ciğerlerimizin çukuruna kokuya niyet.
Hadi biraz
durulalım, anlamaya çalışalım, dinlemeye de.. Ben dinlerim saatlerce eğer
olabilecekse çözümü?
Sevebileceksek
tekrar birbirimizi.
“Havalar
nasıl olursa olsun bizim havamız iyi olsun” diyen sarışın kız tekrar gelsin ve
biz zamanında yağan kar ile çılgınlar gibi eğlenelim. Elbette şu saatten sonra 30
yıl evvelki birlik beraberliğe, komşuluğa dönülmez hemen. Ama doğruları,
gerçekleri ve çözümleri tartışabiliriz kanımca.
Bir de bir
şey diyim mi çok üşüyorum yahuJ Sert bir Ankara soğuğuna maruz kalmış gibiyim an
itibariyle..
Son bir sözüm daha var ; Havayı geldiği gibi, rüzgarı estiği gibi, kadını olduğu gibi kabul edin. :) derler.
Mutlu, mesut günler dostlar!


Hiç yorum yok:
Yorum Gönder