2 Aralık 2016 Cuma

Havasına Suyuna...


Eskiden “havada aşk kokusu vardı” ya da “havalar nasıl olursa olsun sizin havanız iyi olsun” du..
 
 
Şimdilerde aşk kokusu değil de buram buram bir yalnızlık var, acı var L Sisli puslu geliyor gökyüzü ve üşütüyor ziyadesiyle.

Benim kanaatim şu yönde; bu havaların dengesini yıllardır fütursuzca bozarak kenara çekiliyoruz! Ah efendim havalarda bir acayip, bir soğuk bir sıcak. Ne zaman gelecek bu kar, ne zaman yapraklar dökülecek, yağmurlar gelecek?

Soruların cevabını doğada ve yaratanda aramamızın lüzumu yok.

Bize verilen tüm nimetleri kötüye kullandık hunharca.

Hormonu, gdosu, egzozu, dev binaları ve daha niceleriyle biz öldürmedik mi geçmişi? O yüzden suçu önce kendine at beybi.. Ha devamında elbette mevcut sistem de bunu körükledi ve biz buna engel olmadık ya da olamadık. Olabilecek güçte olanlarımız vardı, onlar da olamadı ve yavaş yavaş sindi memlekete bu karabulutlar. Hiç benzetmek istemiyorum ama sahiden gördüğüm bir “kanser” illeti gibi girdi kanımıza. Sinsi sinsi yayıldı vücuda hak etmediklerimiz ya da hak etmediğimizi sanıp müsaade ettiklerimiz. 

Ayy bu sıkıcı konularla germe bizi Şenooo! Diyesiniz geldi dimi?

Demeyin.

Yoksa daha da sıkıcı olup yüzüne yüzüne vurabilirim meseleleri. Yüzleşmek ister miyiz onu da bilmeden…

Lüzumsuz farkındalıklar yaparak kimi zaman asıl meselemizi unuttuğumuzu böğürüyorum umarsızca! Ettiğim her kelam olay olup tokadınız oluyor, yapmayın a dostlar. Mesele biziz! Siz duygularınızı güçlü kılarsanız hiçbir kuvvet havanızı bozamaz. Güçlü duygularımızı köreltip daha basit yaşayarak hayatın lezzetlerinden vazgeçtik. Paylaştığımız fotoğraf karesi bozulur bozulmaz herkes mutsuzluğuna çekildi.. Yapmayın a dostlar! Ben hepinizin mutluluğunu görmek istiyorum elbette, lakin devam edin mutlu olmaya like’a kapılmadan, repost’la uğraşmadan mutlu olmaya devam edin. Minikliğim ve bu 33 yıllık hayatımda karşıma çıkan 3493872397346 insanın gözlemidir. Tekrar yazamayacağım sayıda insanı nasıl mı tanıdım? J Hemen söyleyeyim; eleme yaptım! İstemez miydim sadece bembeyaz bir un elemek bir köy kasabasında ayağımda kara lastiklerim üzerimde şalvarımla. Keşke inek sütünü katıksız içip, nutella yerine miss kokulu tereyağdan süreydim ekmeğimin üzerine. Ahh ah…

Neyse konumuza gelirsek elemeden kastım insanlar olmuştu, hadsizceJ Yaptığımız onlarca TV programında hepimiz gibi evlisi, bekârı, iyisi kötüsü bir sürü insanla kesişti yolum. Analiz ettim, dinledim, hobileri – fobileri anlamaya çalıştım ve hepsiyle büyük mesailer harcadım. Yüzlerce hayat tanıdım ve mesailer dolayısıyla bu hayatlara dâhil oldum. Ondan sebep yaşımdan büyük tanışmışlıklarım var benim. Ve biliyorum ki hepimiz yaptık bu mevcut vaziyeti, havayı, suyu..

Havada aşk kokusu olabilirken kendi yarattığımız sebeplerin kini, hırsı çöküyor ciğerlerimizin çukuruna kokuya niyet.

Hadi biraz durulalım, anlamaya çalışalım, dinlemeye de.. Ben dinlerim saatlerce eğer olabilecekse çözümü?

Sevebileceksek tekrar birbirimizi.
 

“Havalar nasıl olursa olsun bizim havamız iyi olsun” diyen sarışın kız tekrar gelsin ve biz zamanında yağan kar ile çılgınlar gibi eğlenelim. Elbette şu saatten sonra 30 yıl evvelki birlik beraberliğe, komşuluğa dönülmez hemen. Ama doğruları, gerçekleri ve çözümleri tartışabiliriz kanımca.

Bir de bir şey diyim mi çok üşüyorum yahuJ Sert bir Ankara soğuğuna maruz kalmış gibiyim an itibariyle..
Son bir sözüm daha var ; Havayı geldiği gibi, rüzgarı estiği gibi, kadını olduğu gibi kabul edin. :) derler.
 
Mutlu, mesut günler dostlar!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder