22 Ekim 2016 Cumartesi

Bebeğime Dokunma Sıfatsız!

Hayatımı 2 ye ayırıyorum. 3 yıl öncesi ve sonrası olarak.. Alabileceğim en büyük kıdemi ve en şahane kariyeri oğlumla tattım. Evlat sahibi olmadan öncesi ve sonrası olarak en çok sabretmeyi bir tık öğrendim :) onun güzelliği ve hayatımın tamamına yerleşmiş olması kimseye değilse kendisine karşı mutlak bir sabretme olgunluğu da verdi.
Yaşadığınız tüm kötü günleri, hafızanızı silercesine unutturabilir bir evlat.
Zor günlerde var tabi olmaz mı, en zorlarından birini biz doğumun hemen sonrası yaşadık ne yazıkki. Miniğimi 15 gün kucağıma alamadım ama şükür herşey geçti ve kokusuyla uyuduğumda unuttuk o zor günleri.
Her anne için kızı- oğlu ne çok kıymetlidir. Daha doğmadan hayaller kurmaya başlarız, oğlumuz doğduysa askerlik düşer hemen aklımıza , kızımız doğduysa nasıl evlendireceğimizin burukluğu başlar daha o günden. Ne iş yapacaklarından tutun, arkadaş çevrelerine kadar ilgileniriz. ( kimi zamanda olmaması gereken dozu aşan fazla ilgiden de boğduğumuz doğrudur )
Tüm hayat standardımız, lükslerimiz, yaşam kalitemiz değişir. Artık sevdiğiniz adamla başbaşa gece dışarı çıkıp yiyip içemez, rahatça kızgın kumlardan serin sulara atlayamaz, öyle uzun uzun banyolar yapıp düzenli sporlara gidemez olursunuz bir süre. Bazılarımız bu durumu yıllar boyu yaşar, eğer yardımcı olması adına sonsuz güvendiği bir desteği yoksa..Şükürler olsun öyle bir annemiz yani ananemiz var ki , bu zamana kadar anneden farksızdı benim oğluma. Bir dönem kıskanmadım değil bu durumu :) gözü ananeden başkasını görmeyen bir minik adamım vardı. Fakat çok memnundum çünkü gözüm arkada kalmıyor, ilerleyen günlerde çalışmaya da başlayabiliyordum.
Şimdi siz bu yüce, ve varlığına bir nebze sebep olduğunuz o minik yavrularınıza - yavrularımıza zarar vermek üzere bir canlı eli değdiğinde nasıl bir hale gelirsiniz ? Bırakın şu duyduklarımı ben sokakta biri sesinden rahatsız olsa içten içe kahroluyorum. İş böyle bir noktaya gelipte ... Allah korusun evlatları, yok yok asla tahammül edilemez- akıl bırakılmaz bir olay. Sabır diliyorum aileye... Dün tüm gün okumadım, bakmadım içim içimi yedi ama az önce artık okudum ve mahfoldum!
Kabul edemiyorum buna verilen hastalık ismini ben! Böyle bir hastalık var ise insan olan insan tedavisini mutlaka olur. Bu hastalık olamaz yok !
O yaşayan ve insan sıfatına girmeyen canlıyı kafiyen asmasınlar.  Günden güne acı çeke çeke erisin bitsin ve tüm bunlar ibreti aleme izletilsin. O meleğimin bebeğimin yüzü değil ,
Aşağılık sıfatsızın çürütülen bedeni izletilsin kendi gibilere. Bilsin pislikler iğrenç ellerini bir daha dokunurlarsa ne hale geleceklerini.
Özel bir kanal açsınlar ve bunu izletsinler hepsine !
Mis kokulu o saçları nasıl tuttun sen adi sıfatsız ! Nasıl yaklaştın o pis bedeninle bembeyaz masuma. Ölseydinya o an, ellerin taş olsaydı ya! Dilin sussaydı ah keşke kalbin dursaydı o an! Bir mucize olsaydı deprem olsaydı yada yer gök inleseydi keşke o an !
Olmadı hiç biri ...  Diyemiyorum devamını boğazım düğümleniyor ellerim titriyor.. Keşke okumasaydım görmeseydim ben bu haberi dedim ama nafile.
Analar- babalar ; nolur evlatlarımıza sahip çıkalım ( asla ailesini suçlamaya demiyorum bunu, saniyelik bile başına gelebilir insanız ) ne olur biz sahip çıkıp birazda olsa bu duruma engel olmaya çalışalım.
Ve en önemlisi !!!!!
Çocuklarımıza okul dönemi geldiğinde kesinlikle okulda bu konuda uzun uzadıya eğitimler verip, tiyatro oyunları, ailelere seminerler vs. Düzenlensin.
 Kreşlerde zorunlu dersler olsun. Benim çocuğum 3 dil birden bilmesin ama yaşasın! Okul öncesi ise iş yine bizlere düşer anneler ..elimizden geldiğinin daha fazlasını yaparak gözümüz üzerlerinde olacak. Artık başka bir dünyada yaşam mücadelesi veriyoruz. Eski yaşadığımız düzeni unutun. Kapı komşumuza dahi iyice tanımadan güvenemeyiz. İlgilenmek zorundayız ve mücadele etmek zorundayız.
Benim elimden gelen çocukların bu yaşlarda nasıl bilinçlenmesi gerektiğini ailelere anlatabilecek platform oluşturmak olabilir... Elimden geleni yapacağım nolur sizlerde yapın! Ben hepinizin çocuğu için günlerce uyuyamıyorum, evlat hepsi bizim !

10 Ekim 2016 Pazartesi

Vertigonmu var derdin var!

Aslında bugün vertigo mertigo konuşasım yok. Maksadım önce kendimden sonra siz değerli okurlarımdan... :) şakacı Şenay :) okuyan herkes kıymetli elbette ama şimdi haddimizi bilelim haftalardır yazmamışsız, bloğumuza sahip çıkmamışız birde burda okurlar diyoruz hava bin beşyüz .. Kendimden özür dilerim! Yine ne istediğimi bile bile ihmal ettim kendimi , bloğu! Umarım artık istikrarla devam edeceğim.
Konumuza gelirsek ; vertigo!
4 gündür beni benden aldı ve hatta şuan yazarken dahi harflerin halay çektiği bir tablo görüyorum. Yeni tanıştığım vertigo, aslında başlı başına bir hastalık değil ama bir hastalığın belirtisiymiş. Bizdeki kristal oynaması olarak görünüyor şimdilik. O bile dayanamadı al buyur duramadı yerinde. Şimdi yerine oturması uslu bir kristal olması gerek. Beni daha fazla yormamalı, yatırmamalı. Bazıları yatarak tedaviye yatkındır yada yatmaya yatkındır diyedir. Allah daha büyük yatalak dert vermesin elbette o apayrı.. Lakin kafam dolu! Uyku zaman kaybı gibi geliyorken, uyumadan yatmak daha da zor geliyor. Ama kafa buna müsade etmiyor yat diyor. Vertigoyu yaşadığımdan dolayı araştırıp kısmen öğrendim ilerleyen günlerde neler yaşadım ve ne duruma geldim tekrar yazacağım fakat bugün bu kadar vertigo yeter.. Haftasonu zor geçti bir çok sebepten dolayı. Buna da şükür dedirtecek bir minik kuzum var hayatımda. Bazen kendin için güç bulamıyorsun ama uğruna gölgelerin gücü adına dedirten bir küçük adamım var. Hayatımızda kıymetliler olmasa ara sıra pes edebiliyoruz ne yazıkki. Ben pes etmemeyi en dibine dibine bundan 8 yıl evvel öğrendim. Pes etmek üzere yaşadığım beni aşar dedim ama etmedim. Sonrasında ne gelse yıkılmam daha da derken irili ufaklı yine geldi elbette. Gelsin buna da şükür diyerek bu günlere geldik. Giderken bana sadece biraz beklememi diledi 8 yıl önce ve bekledim tam 5 yıl Yiğit Ömer'imi .. Yaşadığım herşeye bedel, tüm yalnızlığıma, tüm sabırsızlığıma, tüm adaletsizliğe ve dünyalara bedel kendisine benzeyen bir evlat gönderdi sanki bana. Öyle olgunlaştım ve öyle çok derinleşti ki isteklerim, bazen kendimi tanıyamaz oldum. Ama isteklerime bana, bazen cevap veremedim. Kendimi bile bile üzdüm, cesaret ettim yaparım dedim. Olsun dedim, başarılır bir yolu bulunur dedim kendimi dinlemek istemediğim Zaman'larda.. Hatalar yada cesaretler, o koca yıllar bana oğlumu verdi belkide. O yüzden yaşadığım hiç bir durumun hayırmı şermi olduğunu bilemiyoruz. Hayırlı günler, hayırlı evlatlar görmek istiyoruz sadece.
Tamda bugün dünya ruh sağlığı günü bir de üstüne .. Kısacık ömürlerde ruh sağlığına ilaçtır iç huzur! Önce iç huzurun ve şükrün varsa gezersin böyle pamuk gibi. Ardından hatalarını kabul etmek, kendini ve ne istediğini iyi bilmek gelir. Peşi sıra sıralayabilirim size; ruh sağlığınız için önce kendinizi Mutlu edin. Kendini bilen her insan nasıl Mutlu olup nasıl mutlu edeceğini bilir, bilmeli !
Biz burda yapıyoruz en büyük hatayı. İsteklerimiz her hangi birini kırıp rencide etmiyor, birinin hakkını yemiyor ve zarar vermiyorsa peşinden gitmeliyiz. Mesela ben..
Konservatuvar sınavına yeniden girmek ve yıllarca gönül verdiğim tiyatroya dönmek istiyorum. 40lı yaşlarda da çocuklara tiyatro drama  gibi dersler vermek istiyorum. Onlara kendi yazdığım oyunları oynatabilecek donanıma sahip olmak istiyorum. Suç mu? Birini mi incitir zarar verir bu isteklerim ? Aileme zarar mı verir ? Arkadaşlık ilişkilerimi mi bitirir ? Kime zararı olabilir hayallerimin ?
Eğer benim hayallerin olmasa, amaçsız yaşayıp ruhumu besleyebilecek şükredebilecek şeyler bulamıyorsam bence çok sağlıklı bir anne de olamayabilirim. Çok değerli kadınlar gördüm Nasıl güzel hayalleri var. Yetenekleride.. Geçmeyin önüne ! Kimsenin isteklerini hayallerini umutlarını yitirmelerine sebep olmayın. !
Diyeceğim şudur ki ; ruh sağlığı gününde farkındalık olsun diye sizde hayallerinizi karalayın ve yapın! Madem hayat kısa ? E o Zaman sevdiklerimize daha az zarar verip meşguliyetlerle faydalı olmalı.
Yarında yazacağım söz veriyorum. Yaklaşık 3 saatte yazabildim şu yazıyıda ( başım dönüyorduuu)
Ayrıca gün boyu arayan soran nasıl güzel dostlar biriktirmişim ben helal olsun bana .. Defalarca arayanlar hele kendilerini bilir varolsunlar.
Canım Özge başta olmak üzere , çok çok değerli patronum diycem çünkü ben meslekten böyle alıştım :) Sibel Yolcu, Yengem, Cananım, Fundammmm , Babamm, Canım Annem , tüm akrabalarım ve tüm arayan canlarım sizi çok seviyorum. Sabahtan beri telefonum susmadı desem vallahi yeridir.
İyileşeyim hepinize çaylar benden :))