10 Ocak 2019 Perşembe

Aysel Git Başımdan!



Yaptığım araştırmalar ve gözlemler sonucu güldüren, esprili, neşeli kadınlar, erkekler tarafından daha çok seviliyor. Neşeli bir kadınla hayat geçirme hayali karşı cins için harika!
Hayatın zorlu süreçlerinden geçmiş, iş sıkıntıları ile boğuşup ekonomik zorlukları atlatabilme derdi yaşamış herkes özel hayatında illaki mutlu olabilmek ister. Bu en insani ihtiyaç aslında..


Şenay mutlu kadını kim istemez ki? Diyebilirsiniz. Elbette herkes ister fakat öncelik yapmayabilir.
Önce kariyeri olan bir partner, parası olan,  güzel – yakışıklı olan, siyasi gücü olan, hatta bence daha absürt olan uzun boylu, yeşil gözlü, sarı saçlı, esmer vs diye kriter koyanları da vardır.
Bazıları bu kriterleri konusunda o kadar nettir ki, 56 yaşında hala bekardır: )
Fakat dediğim gibi araştırma bu ya, (bende severim ziyadesiyle araştırmayı) neşeli kadınlar daha çok hayranlık duyulan aşık olunan kadınlardır. Espri yapabilmenin de zeka istediğini düşünürsek aslında haklılarda!
Neşeli derken kasıt aslında, hayat enerjisi ile birlikte eğlenceli olup bunu zekası ile harmanlayan kadın profilinden bahsediyorum. Yani samimiyetle konuşan, hem ne dediğini bilen hem de ağzından bir patavatsızlık çıkarsa bunu absorte edebilecek zekaya sahip olan..
Peki efendim bu neşeli, mutlu, umutlu kadınları bu şekilde severek hayatınıza dahil ettikten sonra neler oluyor?
Hemen size araştırmacı kimliğime güvenerek anlatayım.
Aysel..
27 yaşında, Halkla İlişkiler okudu, ailesiyle yaşıyor, inanılmaz hareketli ve öğrenmeye kendini geliştirmeye açık,  güzel de bir kız.
Her girdiği ortama neşesi ve enerjisi ile keyif katan, oturup ekonomiden, magazine her konuda konuşabileceğiniz bir kızcağız.
Bu kızımızı isteyen çok, fakat
Ahmet! Evet Ahmet, Aysel’i bir arkadaş ortamında görüp hızlıca aşık oluyor. Daha Aysel’e açılmadan ortamdan ayrıldığında evlilik hayalleri dahi kuruyor.
Büyük ihtimal Ahmet Kova burcu:) Beni tanısın zaten kendi gelecek peşime diye burcunun hakkını da veriyor.
Efendim bu Aysel ile Ahmet ne oluyor? Evleniyooorrr
Ardından Aysel tüm neşesi enerjisi ile bu ilişkide güldüren kadın olmaya başlıyor.
Lakin Aysel, küçük yaşta babasını elim bir kazada kaybettiği ve hatta annesinin de bu kazada sorumlu olduğu için kendini affetmediği bir özel hayata sahip.
Konu genişledikçe Ahmet bu psikolojiden hoşlanmıyor. Kadın güldürmek istiyor yine de.. Fakat sonra işin içine merhamet- fedakarlık- daha elzem bir samimiyet- yüksek duygular giriyor.
Ahmet kadının tüm bu hayat zorluklarına rağmen enerjisinin, neşesinin aslında kendine olan öz güveni ve iç dünyasını kendi ile barışık olması sebebiyle olduğunu bir türlü kaldıramıyor.
Aysel, onca kadersel diye tabir ettiğimiz sıkıntılara rağmen gücünü elbette kendinden alıyordu, yani efendim bu da ne demek oluyor? Bir ortama girdiğinde, iş hayatında, aile hayatında rolü büyük ve hakimiyeti konforlu kişi oluyor esasında.
Fakat hakimiyet ataerkil toplumlarda erkekte olduğundan bir karmaşa başlıyor bu ilişkide.
Ahmet bu dertleri gördükçe Aysel’in büyüsü kayboluyor. Hatta ilerleyen zamanlarda Aysel onun için sadece çocuğunun annesi haline gelip baskılı yasaklı, ezilebilmeye müsait bir kadın olması adına Ahmet daha da ilerliyor.
Aysel’in tabi eski neşesinden eser kalmıyor. Yaptığı her hareket Ahmet’i delirtip daha da uçurum oluşturuyor.
Sonra ne mi oluyor efendim, Ahmet iş yerindeki o neşeli, mutlu, hayat dolu Feriha ile çocuklar gibi bir aşka yelken açıyor.
Aysel ara sıra ağlıyor, isyan ediyor yaşadıklarına ve Ahmet’e kin kusuyor ama Ahmet öyle çok bitirmiş ki Aysel’in ağlama konusunu, ona “oyuncu” diyor. Başkaca tüm kadınlara merhamet duyan Ahmet, Aysel’ in ne geçmişi ne de geleceğine saygı duymuyor. Çünkü gülen kadının, tabiri caizse ( başka ifade edemedim şuan ) yularını alıp istediği yöne çekmeyi başaramadı.
Aysel susmuyor, neşeli kadın anlamaya çalışıyor durumu ama içselleştirdikçe bir suçlu bulamıyor.
Senelerce kendisinin bir yerde bir hata yaptığını düşünüyor. Tüm suçu farkettirmeden kendine yüklüyor. Yönetemediği ilişkisinin sorumlusu ilan ediyor. Bunlarla uğraşırken aradaki saygı yitip gidiyor.
E o zaman hani kişilerin öz güveni? Hani neşesi?

Ahmet efendi sen bu kızı nasıl gördün? Neden sevdin, nerede tanıştın? Şimdi neden tüm bunlar sana rahatsızlık verdi? Aysel o kalabalık arkadaş gruplarında hepinize keyifle sohbetler açtığında, ortamın enerjisini yükseltip her günü mutlu kılıp kendi dertlerini sana yüklemediğinde güzeldi dimi hersey?
Sonra neden Aysel eve kapatılıyor? Neden yaptığı her esprinin altında bir olay aranıp kavgaya sürükleniyor?
Sen madem ataerkil bir toplumdan geldin, madem kadınların kıymetini annenden mütevellit bildin, neden şimdi kısıtlayarak kendi hesaplaşmalarını kadından çıkardın?
Aysel artık gülmüyor efendim,
Tüm bunlar 5 sene içeririnde gerçekleşiyor ve Ahmet Ayseli döverek evden gönderiyor.
Feriha’ya mı ne oluyor, yok canım o küçük bir hevesti Ahmet için. Gururunu okşayıp, onu türlü övgülerle egosuna hizmet eden bir kısa maceraydı Feriha.. Ama tabi Feriha’ da gülmedi sonraları..
Ahmet efendi onun da canını yakmak suretiyle hayatından kavga dövüş çıkardı.
Şimdi ne mi olacak?
Şimdi herkes sorgulayacak.. Hayatınızdaki kadını daha da mutlu edebilmek için neler yaptınız?
Bir insanın özgürlüğünü almak, kısıtlamak, gelişimine set vurmak, ilerlemesi ve mutlu olması adına kariyerini kesmek, mobing yaparak yavaş yavaş bitirmek inanın bir marifet değil..
Sesinizi yükselttiğinizde, elinizi masaya ya da kadına vurduğunuzda o kadını aslında tamamen kaybediyorsunuz. Haklıyım, erkeğim, sen kadınsın yerini haddini bil dediğinizde annenizin ellerinden hiç kimse öpmüyor.. Sizi erkek sadece işe gider ve evde kadından hizmet alır diye bir ticari hayata dönüştürenler utansın!
Samimiyet ve sevgi önce kişilerin kendini sonra karşındaki sevmesi ve saygı duyması ile devam eder.
Kendinize güvenmiyorsanız, gülen kadınları ağlatmayınız..