Zor günler geçiriyoruz efendim, oldukça zor ve akıbeti
konusunda hiç fikrimiz olmayan deyim yerindeyse "samimiyetsiz günler" .. Öyle dolar oynaklığı, bitcoin
çılgınlığı kıvamında değil o konulara hiç girmiyorum.
Samimiyetsiz derken hafif kalabilir,sahtekar da denilir. En yakınımızdaki burnumuzun ucundaki bile
zarar verebiliyor. Hiç çekinmeden, hayallerinizden tutunda mevcut düzeninizi
dahi bozmak suretiyle gayet pişkince sizi dağıtmaya cür'et edebiliyor. Eline ne
geçiyor?? Belki sizden kalan sahte mevki, belki kocanız –karınız- sevgiliniz-
ya da eviniz barkınız!
Baktığınız zaman baya baya bir hayat çalıyor. Kötülük
diyorum dostlarım! Ne kötülük varsa hepsi şu zamanlar ortalıkta.
İnsanlarda tahammül edebildiğim bazı psikolojik bozukluklar var. Hatta Bir
Fregoli Sendromuyum diyen olursa saygıyla önünde eğilirim. : )
Fakat tahammülümü zorlayan iletişim türleri var. Mesela şu erkeklerin
kadınlarla olan diyaloglarındaki mide bulandırıcı kabalık?
Yaradılış gereği kadın narin, daha hassas ve her şeyden öte
annedir, ya da anne adayı.. Bir kadınla konuşurken ilk diyalogda hunharca
kavgaya dönebilmek ne büyük rezilliktir.
İlkokul öğretmenim Güner Ergin ve eşi Nazmi Hocamı hep
hatırlarım. Güner Hanım, Nazmi Bey şeklinde bir birilerine seslenişleri ve o
naif ses tonuyla bir birleri ile geçen bir ömür..
Ama efendim şimdilerde, karşı cins ve hayat şartları sizi
öyle bir hale getiriyor ki cinsiyet kavramı kalmıyor.
Geçtiğimiz gün olmaz olası metrobüs yolculuğumda, önümde hatta burnumun ucunda duran adama; -bir
adım ilerleme şansınız var mı? Dedim.
Demez olaydım, daha cümle bitmeden
-babanın özel aracı
mı ne konuşuyosun beee! Cevabını aldım!
Ehh benim yüksek yüksek beklentileri olan, insanlığı
yüceltip karşılık beklemekten yorulmayan küçük kızım.. ne gerek vardı adama
insanlık dersi vermeye? Tabi daha devam ettim.
-Bakın ben bırakın nefes almayı, kolumu kıpırdatıp tutamıyorum
düşücem ve size kibarca bir istekte bulundum, neden bağırıyorsunuz?
- Yaa git sabah sabah belanı başkasından bul be kadın!
Obaaaa ne belası? Nereye geldi konu dimi..
-Aynı sabah kalkıp aynı metrobüsle işe gidiyoruz beyefendi
lütfen kibar olun! (Ses tonum ağlamaklı yükseldi tabi)
- Ya sen laf anlamıyonmuuğğ öfffff bunları da karı
yapıyorlarğğğ
Yaa işte efendim durum bu! İnsanların katiyen tahammülü
kalmamış. İstanbul’da yaşayabilmek istiyorsanız ekonomik olarak anormal
seviyede lükse sahip olmalısınız. Sabahın körü gitmeniz gereken bir işiniz
olmamalı, toplu taşıma konusunda bak binemezsiniz demiyorum Allah kimseyi
hakikaten düşürmesin. Metrobüsle yol gideceklere; hapishaneye düşmüşçesine –Allah
Kurtarsın diyiveriyorum istemsiz.
Bu sadece bir tane aksiyon tabi, sabah aksiyonunuz bitipte
gün devam ederken yine hayatın başkaca kaosları devam ediyor.
Oturup yediğiniz içtiğiniz omzunda ağladığınız adam- kadın
size ego yapıyor! Vay efendim yerim egonu, artistliğini diyesin geliyor ama
neyseee aidiyet hissetme, duygusal olma, sakin ol şampiyon! “Hayat acımasız ve
sen de bir savaşçısın unutma” telkinlerim.
Bir birinin emeğine saygı duymayan, yetkinliklerini bir
kalemde karalayan, özel hayatlarına kadar girip buradan da nemalanan, dedikodu
batağından beslenen, merhametsizce dakikada gözünü oymaktan çekinmeyecekler
ordusu..
Bir birimize çok lüzumsuz zarar veriyoruz gün boyu, hayat boyu..
Bir birimize çok lüzumsuz zarar veriyoruz gün boyu, hayat boyu..
Hepsi ve daha fazlası ne yazık ki metrobüsteki adamdan daha da
ağır basıyor dimi?
Şahsen kendim için, az deli bi kızım kabul derim, tanıyan bilir
öyle vur kafasına al lokmasını olmadım. Fakat bu kadar nefretlik ve sıkıcı da değildim
asla..
Adil olabilen, yeteneklerini ve hayattaki varoluş sebebini
bilebilen insanlara hayran oldum. Günde 3 kitap birden okudum diyerek söze
başlayan o dolu dolu ağızları, insan ayırmadan, sınıf ayırmadan egosu ile işi
bitmiş, gerçekten sevmeyi bilen güzel yüreklileri elbette severim. Zekasını ilime,
bilime alanındaki yeterliliğine kullanıp kendini geliştirebilen insanlar en sevdiklerimdir
mesela.
Çok hümanist değilim ama öyle değerli insana da
hayranlıklarım bakidir.
Biraz keşif zamanlarım olduğundan diyebileceğim şudur;
Kendinize zaman ayırıp, gözlerinizi kapatarak kendi
kendinize konuştunuz mu siz hiç? Bence yapmalısınız.
Bu yaşıma kadar korktuğum şeyleri keşfetmeyip aslında tek
korkumun tüm bu yaşanmışlıklara karşı kendim olduğunu farkettim. İşte bu kendi kendime yaptığım hesaplarda,
aslında ben her şeyi darma duman edebilir, arada bir sürü insanın belki de
psikolojisini bozabilecek bencillikte hareket edebilirdim. Ben kendimden
korktum artık!
Biraz siz de korkun: ) Kendi iyiliğimiz için uzaklaşacağımız
her kimler ve neresi varsa kendimizden korkalım, uzaklaşalım.
Zor bir denge ama kötülüğe maruz kalmamak için, hücrelerimize o pis ruhu akıtmamaları için uzaklaşalım..
Zor bir denge ama kötülüğe maruz kalmamak için, hücrelerimize o pis ruhu akıtmamaları için uzaklaşalım..
Her yazı sonunda yaptığım bir klasikle kapatırım bu yazıyı ;
Kalbime, kalbimi kanıtlamaktan
Ve kanıtladığıma kendimi inandırmaktan
Ve dahası kocaman bir sahada tek başına koşmaktan yoruldum.
Aslında ne pişmanım ne de pes ediyorum!..
Can Yücel
