24 Eylül 2018 Pazartesi

Öldürmeyen Şey Güçlendirir-di!



Zor günler geçiriyoruz efendim, oldukça zor ve akıbeti konusunda hiç fikrimiz olmayan deyim yerindeyse "samimiyetsiz günler" .. Öyle dolar oynaklığı, bitcoin çılgınlığı kıvamında değil o konulara hiç girmiyorum.



Samimiyetsiz derken hafif kalabilir,sahtekar da denilir.  En yakınımızdaki burnumuzun ucundaki bile zarar verebiliyor. Hiç çekinmeden, hayallerinizden tutunda mevcut düzeninizi dahi bozmak suretiyle gayet pişkince sizi dağıtmaya cür'et edebiliyor. Eline ne geçiyor?? Belki sizden kalan sahte mevki, belki kocanız –karınız- sevgiliniz- ya da eviniz barkınız!

Baktığınız zaman baya baya bir hayat çalıyor. Kötülük diyorum dostlarım! Ne kötülük varsa hepsi şu zamanlar ortalıkta.
İnsanlarda tahammül edebildiğim bazı psikolojik bozukluklar var. Hatta Bir Fregoli Sendromuyum diyen olursa saygıyla önünde eğilirim. : ) 

Fakat tahammülümü zorlayan iletişim türleri var. Mesela şu erkeklerin kadınlarla olan diyaloglarındaki mide bulandırıcı kabalık?

Yaradılış gereği kadın narin, daha hassas ve her şeyden öte annedir, ya da anne adayı.. Bir kadınla konuşurken ilk diyalogda hunharca kavgaya dönebilmek ne büyük rezilliktir.

İlkokul öğretmenim Güner Ergin ve eşi Nazmi Hocamı hep hatırlarım. Güner Hanım, Nazmi Bey şeklinde bir birilerine seslenişleri ve o naif ses tonuyla bir birleri ile geçen bir ömür..
Ama efendim şimdilerde, karşı cins ve hayat şartları sizi öyle bir hale getiriyor ki cinsiyet kavramı kalmıyor.
Geçtiğimiz gün olmaz olası metrobüs yolculuğumda,  önümde hatta burnumun ucunda duran adama; -bir adım ilerleme şansınız var mı? Dedim.
Demez olaydım, daha cümle bitmeden
 -babanın özel aracı mı ne konuşuyosun beee! Cevabını aldım!
Ehh benim yüksek yüksek beklentileri olan, insanlığı yüceltip karşılık beklemekten yorulmayan küçük kızım.. ne gerek vardı adama insanlık dersi vermeye? Tabi daha devam ettim.
-Bakın ben bırakın nefes almayı, kolumu kıpırdatıp tutamıyorum düşücem ve size kibarca bir istekte bulundum, neden bağırıyorsunuz?
- Yaa git sabah sabah belanı başkasından bul be kadın!
Obaaaa ne belası? Nereye geldi konu dimi..
-Aynı sabah kalkıp aynı metrobüsle işe gidiyoruz beyefendi lütfen kibar olun! (Ses tonum ağlamaklı yükseldi tabi)
- Ya sen laf anlamıyonmuuğğ öfffff bunları da karı yapıyorlarğğğ

Yaa işte efendim durum bu! İnsanların katiyen tahammülü kalmamış. İstanbul’da yaşayabilmek istiyorsanız ekonomik olarak anormal seviyede lükse sahip olmalısınız. Sabahın körü gitmeniz gereken bir işiniz olmamalı, toplu taşıma konusunda bak binemezsiniz demiyorum Allah kimseyi hakikaten düşürmesin. Metrobüsle yol gideceklere; hapishaneye düşmüşçesine –Allah Kurtarsın diyiveriyorum istemsiz.

Bu sadece bir tane aksiyon tabi, sabah aksiyonunuz bitipte gün devam ederken yine hayatın başkaca kaosları devam ediyor.  

Oturup yediğiniz içtiğiniz omzunda ağladığınız adam- kadın size ego yapıyor! Vay efendim yerim egonu, artistliğini diyesin geliyor ama neyseee aidiyet hissetme, duygusal olma, sakin ol şampiyon! “Hayat acımasız ve sen de bir savaşçısın unutma” telkinlerim.

Bir birinin emeğine saygı duymayan, yetkinliklerini bir kalemde karalayan, özel hayatlarına kadar girip buradan da nemalanan, dedikodu batağından beslenen, merhametsizce dakikada gözünü oymaktan çekinmeyecekler ordusu.. 
Bir birimize çok lüzumsuz zarar veriyoruz gün boyu, hayat boyu..

Hepsi ve daha fazlası ne yazık ki metrobüsteki adamdan daha da ağır basıyor dimi?

Şahsen kendim için,  az deli bi kızım kabul derim, tanıyan bilir öyle vur kafasına al lokmasını olmadım. Fakat bu kadar nefretlik ve sıkıcı da değildim asla..

Adil olabilen, yeteneklerini ve hayattaki varoluş sebebini bilebilen insanlara hayran oldum. Günde 3 kitap birden okudum diyerek söze başlayan o dolu dolu ağızları, insan ayırmadan, sınıf ayırmadan egosu ile işi bitmiş, gerçekten sevmeyi bilen güzel yüreklileri elbette severim. Zekasını ilime, bilime alanındaki yeterliliğine kullanıp kendini geliştirebilen insanlar en sevdiklerimdir mesela.

Çok hümanist değilim ama öyle değerli insana da hayranlıklarım bakidir.

Biraz keşif zamanlarım olduğundan diyebileceğim şudur;
Kendinize zaman ayırıp, gözlerinizi kapatarak kendi kendinize konuştunuz mu siz hiç? Bence yapmalısınız.

Bu yaşıma kadar korktuğum şeyleri keşfetmeyip aslında tek korkumun tüm bu yaşanmışlıklara karşı kendim olduğunu farkettim. İşte bu kendi kendime yaptığım hesaplarda, aslında ben her şeyi darma duman edebilir, arada bir sürü insanın belki de psikolojisini bozabilecek bencillikte hareket edebilirdim. Ben kendimden korktum artık!
Biraz siz de korkun: ) Kendi iyiliğimiz için uzaklaşacağımız her kimler ve neresi varsa kendimizden korkalım, uzaklaşalım. 
Zor bir denge ama kötülüğe maruz kalmamak için, hücrelerimize o pis ruhu akıtmamaları için uzaklaşalım..

Her yazı sonunda yaptığım bir klasikle kapatırım bu yazıyı ;
Kalbime, kalbimi kanıtlamaktan
Ve kanıtladığıma kendimi inandırmaktan
Ve dahası kocaman bir sahada tek başına koşmaktan yoruldum.
Aslında ne pişmanım ne de pes ediyorum!..
Can Yücel